Milletlerin tarih içerisinde oynadığı roller, ne kadar zaman geçse de kolay kolay değişmez. Kimi milletler vahşetiyle, kimisi dünyaya salmış olduğu korkuyla, kimisi mazluma kucak açmasıyla bilinir. İşte Türk milletinin de tarihte üstlendiği ve bugüne değin bu misyonunu devam ettirdiği tarihi bir gerçektir.Geçmişte Avusturya ve Rusya'nın baskılarına rağmen Macar ve Leh mültecilerine kapılarını açıp, onları koruyup kollayan Osmanlı Devleti gibi bugün de Türkiye ve Türk milleti; Suriye'den Afganistan'dan, Irak'tan gelen sığınmacılara kol kanat germiştir. Her ne kadar bu durumun siyasi, ekonomik, kültürel olumsuz tarafları olsa da ecdadımızdan yüklenilen misyonun devam ettirilmesi, bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırmış ve kaldırabilecektir. Bunun yanısıra bu kadim topraklarda sadece İslam dinine mensup olanlar değil, farklı dinlere mensup insanlar da sığınma imkânı bulmuşlardır.İşte elinizdeki bu eserde, 1849 yılında Avusturya ve Rusya zulmünden kaçıp Türkiye'ye sığınan Macar ve Leh mültecilerden ve onların bu topraklarda kaldığı süreç içerisinde Osmanlı Devleti'nin çeşitli kademelerinde yapmış oldukları hizmetler anlatılmıştır. Rahmetli Ahmet Refik'in 1926 yılında kaleme aldığı bu eser, Muhammed Sarı tarafından orjinalliğine dokunulmadan ve titiz bir çalışmayla günümüz diline aktarılmıştır.