Osmanlı hanedan tarihi içinde, geleneksel kalıplar dışında yeralan padişahlardan biri V. Murat'tır. Bu dönem, imparatorluğun çöküş yıllarına tekaddüm eden bu dönem; darbe ve karşı darbelerin birbirini takibettiği, Tanzimat ricalinin devletten çekilmeye başladığı, saraya hakim iktidar unsurlarıyla, taşra ayanının iktidar mücadelesinin başladığı, parlamenter monarşiye geçmenin sancılarının çekildiği en bunalımlı dönemdir. Sadece 93 günlük padişahlığına rağmen bu geçiş döneminin izdüşümü olan V. Murat'ın saltanat ayları aynı zamanda liberalizmden, meşrutiyete, masonluktan, otokrasiye kadar pek çok fikir akımının tartışıldığı, "Genç Osmanlılar"ın sürgünden, vatana dönüşleriyle, yeni bir dönemin de habercisidir.
Ne var ki, V. Murad ve döneminin bunlara rağmen görmemezlikten gelinmesi, hiç kuşkusuz onun ne imparatorluğun zaferlerle taçlanan bir kahramanı olması, ne de çöküş dönemini siyasi manevralarla sahip siyasi bir kabiliyete sahip olmasıdır. Aksine o, selefi ve amcası Abdülaziz ile, halefi ve ağabeyi Abdülhamit gibi karizmatik bir role sahip de değildir. O, Tanzimat döneminin siyasette liberal, toplumsal hayatta bireyselleşme çabalarının figürlerinden olduğu kadar, melankolik hastalığıyla mustarip bir Tanzimat insan tipidir.
Bu çalışma, Genç Osmanlılar Cemiyetinden, masonluğa, Sırbistan ve Bulgar ayaklanmasından, bir saray darbesi sonucu tahta geçen II. Abdülhamit'e, iktisaden iflas etmiş bir devleti V. Murad üzerinden akademik bir yaklaşımla değerlendirme çalışmasıdır.