Saray değil, villa değil, ev bile değil. Sadece bir oda. Siyah boş bir küp. Anladım ki sadelik, yücelikmiş. Gösteriş ve süs gidici, sadelik kalıcıymış. Sonsuzluğu işaret ediyor dinleyene. Gönlünün kapılarını açanlara çok şey söylüyor: "Yola çıktın ve bana geldin. Ne oldu? Yolculuk bitti mi? Hayır, devam et. Allah'a yönel. O her yerdedir. Ben bir işaret taşıyım sadece. Sen O'nu ara. Sen O'na yaklaş. Sen kalben O'na yaklaşmaya çalışırsan, O sana daha çok yaklaşır. Her yer O'nundur. Her şey O'nun. Ben O'nun eviyim, sen O'nun kulusun. Durma! Hareket et. Durursan ezilirsin. Yola çık. Yola gir. Yürümezsen varamazsın. Hareket etmezsen bulamazsın. Dön! Beni sol tarafına al, kalbinin olduğu yere. Arınmış kalpler de Allah'ın evidir. Allah'ın ayetleri oraya iner. Yedi defa dön. Yedi sonsuzluk sembolüdür. Dönerken dua et. Allah'la baş başasın. İnsanlarla konuşmayı bırak. Bırak akıntıya kendini. Kendinden geç. Benim yörüngemden çıkmadıkça kaybolmazsın. Kalbinin yörüngesinden çıkmadıkça kaybolmazsın. Ben yönünü bulmak isteyenler için bir işaretim. Allah'ın rızasına giden yolu işaret ederim. "Siyah Taş" bir işaret. Harekete katılmak isteyenlere başlangıç noktasını işaret eder. Ben yön gösteririm. Ama benim bir yönüm yoktur. Küpüm. Köşelerim vardır. Buradan başla..." Mahzun bir duyguyla ve yüzüm Ravza'ya dönük halde, yavaş yavaş mescidin çıkış kapısına yaklaştım. Çıkışa bir adım kala yüzümü kapıya döndüm. Mescid-i Nebi'den çıkacağım sırada arkamdan, ama çağlar ötesinden Efendimiz'in sözünü işittim: -"Dünyada bir garip gibi veya bir yolcu gibi ol!" (Buhari, Rikak, 3) Sen O'nu ararsan, O seni bulur.