Bir saniye evvel insana ne kadar uzaksa, asırlar sonrası da insana o kadar yakındır. Bu minvalden bakınca uzaklık ve yakınlık; mesafelerle, günlerle değil akıbetle ilgilidir. Mazi uzak ati yakın; geride kalanlar uzak, gelecek olanlar yakın…
Bu hayatta birçok şeyi yaşamak, birçok şeyi görmek imkân dahilinde olsa da zamanı geriye sarmak ihtimallerin dışındadır. Hatalarla dolu tercihlerin, pişmanlık getiren amellerin, vicdan azabına sebep olan sükutların telafileri mümkün olmasa da tövbe kapısı açıktır.
Büyük günahlar dışında ısrar etmeden işlediğimiz küçük günahlarımızın farkına varamamamız bizi bekleyen asıl tehlikedir. Günahlarımızdan önce gafletlerimize tövbe etmek, geleceği planlamadan önce de geçmişin muhasebesini yapmak için tefekküre dalmak elzemdir.
Yaşananları şimdiki aklımızla düşündüğümüzde; yeri geldiğinde gülmek, yeri geldiğinde hüzünlenmek ne kadar bizimse; yeri geldiğinde uyanmak, yeri geldiğinde irkilmek, yeri geldiğinde de kıyama kalkmak o kadar bizimdir.
Can bedende olduğu sürece yol bizimdir.
Yola düşmek lâzım…
Yol yakınken!