Zeytin Dağı'nın terası, surlarla çevrili eski Kudüs ve Mescid-i Aksâ'nın en güzel seyredildiği bölümdür. Hz. Ömer'in fetihten sonra Kudüs'e ilk baktığı yer de burasıdır. Zeytin Dağı'nda Hz. Îsâ'nın verdiği Dağ Vaazı'nın içeriği Hz. Îsâ'nın dînî ve ahlâkî öğretilerinin toplamı gibidir. Zeytin Dağı'nın Hz. Îsâ'nın hayatında tebliğine/risâletine başlamasından vefâtına kadar geçen sürede önemli bir yeri vardır. Aslında her peygamberin hayatında bir şekilde dağ ile temas kurduğu zamanlar olmuştur. Yeryüzüne inen Hz. Âdem'e ilk rahmetin/bağışın dağda gelmesi, Hz. Mûsâ'nın bir dağda Rabb'inin tecellîsine kavuşması, Hz. Dâvûd'un sesine dağların yankıyla katılması, Hz. Nûh'un gemisinin tufan sonrası yolculuğunu bir dağda noktalaması, Hz. Peygamber'e ilk vahyin Hira Dağı'nda gelmesi tesadüfî değildir.
İrfânî düşüncede Hz. Îsâ, ?Velâyet'i, Nübüvvet'ine göre daha ön planda gözüken ve Cem Mak?mı'ndaki bir mürebbî olarak" tanımlanır. Zeytin ise peygamberler öğretisinde tenzîhten teşbîhe, kesretten vahdete geçişin ve Hz. Îsâ'nın şahsında kristalleşen vizyonun/idrâkin bir remzi/sembolü olarak kabul edilir. Bu nedenle zeytin dediğimizde ağacı, yağı ve bölgesiyle kastettiğimiz, öz olarak ?Kudüs, Zeytin Dağı ve Hz. Îsâ"dır.