Tevrat ve Kurânda bazı farklılıklarla karşımıza çıkan Yûsuf ile Züleyhâ hikâyesi, birçok tefsir kitabında değişik şekillerde yorumlanmış, bazı şairlerin bir eser içinde ya da aynı adla müstakil eserler yazmalarına neden olmuştur. Bu hikâye üzerine gerek Batıda, gerek Doğuda, öteden beri bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Son zamanlarda gerçekleştirilen çalışmalardan biri de, Yûsuf kıssasının farklı bakış açılarıyla ele alındığı bu eserdir. Celâl Settârî, konuyla ilgili Doğuda ve Batıda yapılan çalışmaları bir arada toplayarak farklı bir yorum ile ilim dünyasına güzel bir çalışma kazandırmıştır.Yûsuf kıssası, kıssaların en güzeli, "kıssaların en hoşu", "bütün kıssaların en iyisi" ya da "anlatılacak şeylerin en iyisi" ve "hikâyelerin en güzeli" şeklinde adlandırılmış: "Neden bundan daha asil bir kıssa yoktur?" sorusu çerçevesinde pek çok söz edilmiştir. Bu sözlere misal verecek olursak: "Mâlik ile memlûku, âşık ile maşûku, kıskanan ile kıskanılanı, erkeklerle kadınların özelliklerini, onların hilelerini, düzenlerini anlatır"; "Âşık ile ma:şûkun kıssasıdır. Ayrılıktan ve vuslattan söz eder"] "Âşıkların vurgunluğunu, yiğitlerin namus düşkünlüğünü ele alır) "Dostun dost ile zikredilmesidir"; "Âşığın niyazını, maşûkun nazını beyan eder." "Bu kıssada hüzün ve sevinç çoktur. Kıssaların en acıklısıdır."Bütün bu sözler, bu kıssanın ne kadar geniş anlamlara ve sembollere sahip olduğunu gösterirken, ayrıca Yusuf kıssasının bir aşk kıssası olduğunu da ifade ediyor.